MakalelerİİK MD 153 GEREĞİ İPOTEK ALACAĞININ GÜNCEL TUTARININ BELİRLENMESİ SORUNSALI

11/06/2022
https://www.aliyuksel-hilmiozalp.av.tr/wp-content/uploads/2022/07/IIK-MD-153-GEREGI-IPOTEK-ALACAGININ-GUNCEL-TUTARININ-BELIRLENMESI-SORUNSALI.jpg

İİK MD 153 GEREĞİ İPOTEK ALACAĞININ GÜNCEL TUTARININ BELİRLENMESİ SORUNSALI

 

  1. İcra İflas Kanunu’nun 153. maddesindeki şartların doğması halinde,  ödenmesi gereken ipotek bedelinin tespiti hukuki bir problemdir.   Bu durumda ipotek alacağının ödeme tarihindeki güncel tutarının belirlenmesi gerekmektedir.  Aksi taktirde alacağına tam olarak kavuşamayan alacaklılar bakımından mağduriyetler doğmakta ve mülkiyet hakkı ihlal edilebilmektedir.   İş bu sebeple güncel ipotek alacağının nasıl tespit edileceği Anayasa Mahkemesi’nin 07/10/2021 tarihli ve 2018/13952 başvuru numaralı kararı ile çalışmamızda ele alınacaktır.İPOTEK HAKKI VE KAPSAMIİpotek, bir alacağın ödenmesine güvence teşkil eden ve borcun ödenmemesi halinde alacaklıya ipotekli taşınmazı sattırıp alacağına kavuşma imkânı veren bir rehin türüdür.  4721 sayılı Türk Medeni Kanunu md 881/1 ‘ Hâlen mevcut olan veya henüz doğmamış olmakla beraber doğması kesin veya olası bulunan herhangi bir alacak, ipotekle güvence altına alınabilir.’ demektedir.     2004 sayılı İcra İflas Kanunu md 148 ise ‘Taşınmaz ipotek alacaklısı, yetkili veya taşınmazın bulunduğu yer icra dairesine elindeki ipotek belgesinin akit tablosunun tapu idaresince verilmiş resmi bir örneğini ibrazla alacağın miktarını bildirir ve 58 inci maddeye göre takip talebinde bulunur’ maddesi gereği, alacağı vadesinde ödenmeyen ipotek alacaklısına; ipotekli taşınmazı icra vasıtası ile sattırıp alacağını elde edebilme imkânı sağlamaktadır.   Ayrıca 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 883. Maddesi ‘Alacak sona erince ipotekli taşınmazın maliki, alacaklıdan ipoteği terkin ettirmesini isteyebilir.’ demektedir.   Böylece borcun ödenmesi halinde taşınmaz maliki de taşınmaz üzerindeki ipotek kısıtlamasının kaldırılmasını isteme hakkına sahiptir.  Peki, borçlu borcunu ödemek istemesine rağmen alacaklı ipotek bedelini alıp; ipoteği çözmek istemez ise nasıl bir yol izlenecektir. İşte bu durumda İİK md 153 devreye girmektedir. İlgili maddeye göre ‘İpotekle temin edilmiş ve vadesi gelmiş bir alacağın borçlusu icra dairesine müracaatla alacaklısının gaip ve yerleşim yerinin meçhul bulunduğunu veya borcu almaktan ve ipoteği çözmekten imtina ettiğini beyan ederse icra dairesi on beş gün içinde daireye gelerek parayı almasını ve ipoteği çözmesini alacaklıya usulüne göre tebliğ eder. Alacaklı bu müddet içinde gelmediği veya gelipte kanunen makbul bir sebep beyan etmeksizin parayı almaktan ve ipoteği çözmekten imtina eylediği takdirde borçlu borcunu icra dairesine tamimiyle yatırırsa icra mahkemesi verilen paranın alacaklı namına hıfzına ve ipotek kaydının terkinine karar verir. Bu karar tapu dairesine tebliğ edilerek ipotekli taşınmazın sicilline geçirilir.’  İcra İflas Kanunu, borçlunun alacaklıya ulaşamaması, gaip veya yerleşim yerinin meçhul olması veya geçerli bir sebep olmaksızın, alacaklının borcunu ödemek isteyen borçludan ödemesini almayıp keyfi olarak ipoteği çözmekten imtina etmesi halinde bir çözüm imkânı getirmiştir. Ancak buradaki sorun borcun vadesi ile ödeme tarihi arasında uzun zaman geçmesi halinde, paranın enflasyon karşısında değer kaybetmesinin önüne nasıl geçileceğidir. Zira paranın enflasyon karşısında uğradığı değer kaybı sebebiyle alacaklar tam olarak karşılanamamakta olup; borcunu ödemeyen borçlu hatalı davranışından menfaat elde etmektedir. Ayrıca borçlu alacaklının zararına sebepsiz olarak zenginleşmektedir.  İş böyleyken 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun Güvencenin Kapsamı kenar başlıklı 875. Maddesi ipotek ile teminat altına alınan alacağın kapsamını şu şekilde belirlemektedir:‘Taşınmaz rehininin alacaklıya sağladığı güvencenin kapsamına şunlar girer:1. Ana para,2. Takip giderleri ve gecikme faizi,3. İflâsın açıldığı veya rehinin paraya çevrilmesinin istendiği tarihe kadar muaccel olmuş üç yıllık faiz ile son vadeden başlayarak işleyen faiz’

    Ancak bu madde hükmüne rağmen ipotek alacaklıları çoğu zaman mağdur edilebilmekte ve enflasyon sebebiyle haklarını tam olarak alamamaktadır. Bu durumda ipotek bedelinin hangi usule göre hesaplanacağı sorusu gündeme gelmekte ve alacaklılar mülkiyet haklarının ihlal edildiğini düşünebilmektedir.  Peki ipotek alacak hakkı, mülkiyet hakkı kapsamına girer mi? Bu aşamada mülkiyet hakkına değinmek gerekliliği doğmaktadır.

    MÜLKİYET HAKKI

    Mülkiyet hakkı sahip olunan şey hakkında malike kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisi veren ayni bir haktır. Anayasamızın ‘Mülkiyet Hakkı’ kenar başlıklı 35. Maddesi ‘ Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz’ demektedir. Mülkiyet hakkı bir temel hak olup; devlet tarafından etkili şekilde korunması gerekmektedir. Anayasamız 5. ve 35. Maddesinde bu hakkı koruyacak temel düzenlemeleri yapmıştır. Devlet ancak kanunla ve kamu yararı amacıyla mülkiyet hakkına müdahale edebilmektedir.

    Anayasa Mahkemesi kararlarına göre Mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve para ile değerlendirilebilen her türlü malvarlığı hakkını kapsamaktadır.  Bu sebeple taşınmaz mallar, taşınır mallar, bunların üzerinde kurulan sınırlı ayni haklar, fikri haklar ve icrası mümkün olan her türlü alacak hakkı mülkiyet hakkının kapsamına girmektedir.  İpotek hakkı da gayrimenkuller üzerinde kurulan, resmi senede bağlanmış, kesin ve icra edilebilir nitelikte olup, alacak hakkı içermektedir. Bu sebeple ipotek alacağının da Anayasamızın 35. Maddesi gereği korunması gerekmektedir.

    ULUSLARARASI HUKUK BAKIMINDAN MÜLKİYET HAKKI

    Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Ek 1 Nolu Protokolün ‘Mülkiyetin Korunması’ kenar başlıklı 1. maddesi ‘Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.’ demektedir.    Bu maddenin amacı; devletin haksız müdahalelerine karşı bireyin mülkiyet hakkını korumaktır.  Ayrıca bireyin mülkiyet hakkına karşı özel hukuk kişilerinin keyfi ve haksız müdahalelerine karşıda gerekli tedbirleri almak için devlete pozitif yükümlülükler yüklemektedir.  Böylece devlet sadece kendine karşı değil, özel hukuk kişilerine karşı da mülkiyet hakkını koruyacaktır.  Bu bağlamda etkin bir yargısal koruma ve hukuksal mekanizma oluşturulmalıdır. Ulusal mahkemelerde, kanunlar ışığında adil bir yargılama yaparak sorunları çözmeli ve hakimlerin kanunları yorumlayıp taktir yetkilerini kullanırken keyfilikten kaçınmaları gerekmektedir.  Bireyler mülkiyet haklarına yapılan hukuksuz müdahaleleri yetkili makamlar önünde etkin bir şekilde ortaya koyma olanağına sahip olmalıdır.  Bununla beraber   malikin esasa ilişkin itirazlarına ve iddialarına karşı mahkeme kararlarının, dikkatli ve özenli bir inceleme sonucu, yeterli gerekçeye sahip olarak verilmesi gerekmektedir.

    İç HUKUK BAKIMINDAN DEĞERLENDİRME

              Borcun vadesi ile ödeme tarihi arasında uzunca bir süre olması halinde, borcunu ödeyerek ipoteğin çözülmesini isteyen borçlunun ödeyeceği ipotek bedeli nasıl hesaplanacaktır. Yukarıda da değinildiği üzere, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 875. Maddesi ipotek ile teminat altına alınan alacağın kapsamını belirlemektedir. Ancak buna rağmen alacaklılar mağduriyet yaşayabilmekte ve kanunun öngördüğü düzenleme çoğu zaman alacaklıların mağduriyetini giderememektedir. İş bu sebeple Anayasa Mahkemesi yargılama yapılırken dikkat edilmesi gereken unsurları belirlemiştir. Bu bağlamda Anayasamız da devletin keyfi uygulamalarına karşı bireyin mülkiyet hakkını korurken, bir taraftan da özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklarda da devlete pozitif yükümlülükler getirmiştir.  Pozitif yükümlülükler değerlendirilirken Anayasa Mahkemesi 07/10/2021 tarihli ve 2018/13952 başvuru numaralı kararında, mülkiyetin korunması için; belirli, ulaşılabilir, öngörülebilir kanun hükümlerinin olmasını, yeterli derecede yerleşik yargısal içtihatlarının olması gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca usule ilişkin güvencelerden mülkiyet hakkı ihlal edilen kişilerin etkin biçimde yararlanmasının sağlanmasını, yargısal makamların taktir yetkisinin sınırını aşmaması gerektiğini belirtmiştir.   Taraflar arasında menfaat dengesini sağlayacak gerekli mekanizmalarında kurulmuş olması ve Devletin mülkiyet hakkının korunması için gereken idari ve adli tedbirleri almak zorunda olduğundan bahsetmiştir. Ayrıca mülkiyet hakkının korunması için yargısal yolların öngörüldüğü hukuksal bir çerçevenin çizilmesinin gerekli olduğunu belirtmiş; yargı makamları ile idari makamların kararlarında adil ve hukuka uygun davranmalarının gerekliliğini de belirtmiştir. Anayasa Mahkemesi ilgili kararında, kendisine yapılan bireysel başvuruyu bu ilkeler ışında değerlendirmiş ve bu durumun alacaklı yönünden keyfi ve öngörülemez nitelikte olup olmadığının araştırılması gerektiğini belirtmiştir.  Yaptığı değerlendirme sonunda iş bu ilkelerin olaya uygulandığını ve borcun vadesi gelip aradan uzunca bir süre geçmesine rağmen, ipoteğin paraya çevrilmesi için kanuni yollarını kullanmayan ve bu yolu kullanmasına engel teşkil edecek hukuki ve fiili bir durumları bulunmayan başvurucuların başvurusunu reddetmiştir.  Saygılarımla.

     

    Her hakkı 5846 sayılı kanun gereği Ali Yüksel-Hilmi Özalp hukuk bürosuna aittir.

     

    Av. Funda KAPTI

Paylaş
Paylaş